Üniversitemiz 2022-2023 Akademik yılı açılış töreni, 26-27. Dönem Ankara Milletvekili olan Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı’nın “Akademik Çalışma ve Okuryazarlık” konulu açılış dersi vermesiyle gerçekleştirildi.
Kongre ve Kültür Merkezi Konferans Salonunda düzenlenen tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Üniversitemizin tanıtım filminin gösterilmesiyle başladı. Törende öncelikle Üniversitemiz İklim Elçisi Mustafa Öz bir konuşma gerçekleştirdi. Öz konuşmasında; “Tüm dünya ülkeleri küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artıştan farklı şekillerde etkilenecektir. Akdeniz Havzası'nda yer alan ülkelerden biri olan Türkiye ise iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır. Herkes, hükümetler, bütün kurum ve kuruluşlar bizden sonraki nesillere hâlâ yaşanabilir bir dünya bırakmak için iklim değişikliği ile mücadele etmeli ve gerekli uyum önlemlerini almak için uğraş vermelidir. Bizler, ülkemizin Genç İklim Elçileri olarak iklim değişikliğinde insanın sorumluluğunu kabul ediyoruz ve sorumluluğumuzun da farkındayız. Farkında olduklarımızla farkındalık oluşturmak istiyoruz. Toplumun her bir paydaşına ve karış karış her coğrafyasına ulaşmak, bu gidişata bir dur demek istiyoruz. Sizleri de iklim krizi ile mücadelemize davet ediyoruz. İklim Gönüllüsü olup birlikte harekete geçelim, çağrısında bulunuyoruz. Konuşmamı Hz. Mevlana’nın güzel bir sözüyle bitirmek istiyorum. 'Kendini okyanusta bir damla sanma. Bir damlanın içinde kocaman bir okyanussun'” sözlerine yer verdi.
2022-2023 eğitim öğretim yılının hayırlara vesile olması dileklerinde bulunan Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, törendeki konuşmasına şu sözlere yer verdi: “Eskiden büyüklerimiz şöyle bir cümle sarf ederdi. 'Bir çocuğun okuyabilmesi için üç şartın bir araya gelebilmesi gerekir. Çocuğun hevesi, hocasının nefesi ve babasının kesesi.' Gençlerimiz yüksek öğrenim görmek için hevesliler. 2002 yılında 1 milyon 500 bin civarında olan aday sayısı, Haziran 2022'de yapılan sınavla yaklaşık 3 milyon 243 bine ulaştı. Bu iki katından daha fazla artan sayı, gençlerimizin yüksek öğrenim görmek için heveslerini bizlere örnekliyor. Bizim millet olarak diğerlerinden en önemli farklılıklarımızdan bir tanesi de sürekli bir arayış içerisinde bulunmamızdır. Gençlerimiz üniversiteye gider, sonra ne olur ne olmaz diye bir tane daha okuyayım der. İkinciyi bitirir, lisans eğitimini tamamlar, daha sonra yüksek lisans yapar, sonra da doktora yapmak ister. Yani sürekli bir arayış içerisindedirler. Bu aslında aşağıdan yukarıya doğru müthiş bir dinamizm oluşturmaktadır. Yöneticilerimize ve bizlere düşen bu dinamizmi doğru yönetebilmektir. Gençlerimiz hevesli, okumak istiyorlar. Hocalarımızın da nefesi yeterli, nitelikli, donanımlı, alanlarında uzman, iyi öğretim özelliklerine sahip olabilmektir. Üçüncü şart olan babanın kesesi meselesi, artık çok geçerli değil. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın her ile bir yüksek öğretim kurumu projesi, çeşitli sebeplerle büyük şehirde öğrenim göremeyen gençlerimizin kendi illerinde ya da çevre illerde yüksek öğretime ulaşma kapasitelerini ve imkânını da ortaya çıkartıyor. Dolaylısıyla maddi durumu iyi olmayan öğrencilerimiz de büyük şehirlerde okuyamayan öğrencilerimiz de bir noktada eğitime ulaşıyor. Üniversiteler gelişmekte olan toplumların en önemli ve öncü kurumlarıdır. Amacımız şu anda bilgiyi üretmek, korumak ve yaymaktır. Konuya bu açıdan baktığımızda üniversiteler hem dünyada hem ülkemizde önem ve esaslarına göre çeşitli gruplara ayrılıyor. Ülkemizde de üniversitelerimizin üç temel misyonu var. Bunlardan bir tanesi eğitim öğretim, bir diğeri bilimsel araştırma ve üçüncüsü ise topluma hizmettir. Eğer üniversitelerimiz fonksiyonlarına göre bir öncü konumunda değerlendirilirse, genellikle bu üç özelliği bir arada görüyoruz. Bu açıdan eğitim öğretim veren üniversiteler, araştırma üniversiteleri ve ihtisas üniversiteleri şeklinde gruplandırılıyor. Bu vesile ile 2021 yılında Üniversitemizin de Türkiye’deki ihtisas üniversitelerinden bir tanesi olduğunu tekrar sizlerle paylaşmak isterim. Gelişen ve büyüyen bir aile olarak her geçen gün yeni bölümler, programlar planlarken çağının gerekliliklerini ve yönetim şartlarını da dikkate alarak bu bölümleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ön lisans programları bazında örnek vermek gerekirse, il ihracatımızın neredeyse tamamına yakını maden ve madencilik ürünlerine dayalıdır. Ön lisans seviyesinde Gümüşhane Üniversitesi Meslek Yüksek Okulumuz bünyesinde makine teknisyenliği programını açtık. Lisans düzeyinde mezunlarımızın istihdamı ve öğrencilerimizin ilgileri doğrultusunda yazılım mühendisliği bölümü açtık ve öğrenci alıyoruz, oldukça yoğun da bir ilgi görüyor. Öğretim üyelerimiz çeşitli sıralamalarda çok önemli dereceler elde ediyor. Lisansüstü düzeyinde Yapay Zekâ ve Akıllı Sistemler Lisansüstü programını açtık. Öğretim üyelerimiz çeşitli sıralamalarda çok önemli dereceler elde ediyor. Alan bazlı, bilim insanı bazlı sıralamalarda Gümüşhane Üniversitesi dünya ve yer bilimleri alanında dünyada 580’inci sıradadır. The AD Scientific Index Araştırma Raporunda 58 öğretim üyemiz, bu tabloda yer alıyor. Öğretim üyemiz Doç. Dr. Rıdvan Şahin, Türkiye’den 858 bilim insanının yer aldığı ‘Dünyanın En Etkili Bilim İnsanları’ listesinde ilk 500'de yer aldı. Öğretim üyelerimiz gayretleriyle, çalışkanlıklarıyla hem Üniversitemize hem de öğrencilerimize değer katmaya devam ediyor. İletişim Fakültemiz öğrencileri tarafından salgın öncesinde hazırlanan bir filmimiz Boston’da, bir filmimiz Frankfurt’ta, bir filmimiz Meksika’da Uluslararası Festival’inde gösterime girdi. Yakın dönemde sonuçları açıklanacak olan ‘TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda İletişim Fakültemiz 32 öğrencisinin ürettiği 8 proje/eser ile rekor kırarak finale kalmayı başardı. Öğrencilerimizi, hocalarımızı ve bütün herkesi kutluyorum.
Gümüşhane Üniversitesi’nin Akademik Yıl Açılış Töreni’ne teşrif eden hocamız Prof. Dr. M. Naci Bostancı’ya çok teşekkür ediyorum. Üniversitemizin dernekleşme aşamasından bugüne gelinceye kadar emeği geçen, katkı sağlayan bütün herkese canı gönülden teşekkür ediyorum. Dışarıdan gelen misafirlerimiz Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mutlu Türkmen’e, Ankara’dan, Amasya’dan gelen değerli iş insanlarımıza ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum. Üniversitemizin 2022-2023 akademik yılı hayırlı ve uğurlu olsun.”
Öğrencilerin Gümüşhane’nin kaderini değiştirmesinde büyük katkıları olduğunu dile getiren Gümüşhane Belediye Başkanı Ercan Çimen ise; “2022-2023 eğitim öğretim yılı akademik açılış töreninde sizlerle beraber olmaktan mutlu oldum. Gümüşhane Üniversitesi Türkiye’nin 81 ilinde kurulmuş en güzel üniversitelerin başında gelmektedir. Bizim için çok önemlisiniz, çok değerlisiniz. Gerçekten ilimizin üç önemli markasını sayarsak, bunun başında Üniversitemiz geliyor. Üniversite öğrencileriyle her konuşmamızda söylüyorum, bugün burada olmanız ve bu şehrin kaderini değiştirmenizde sizlerin çok büyük katkısı vardır. Bu vesileyle de Gümüşhane Üniversitemizin 2022-2023 akademik yılını kutlar, hepinize altın kalpli insanların şehri Gümüşhanemize hoş geldiniz diyorum” şeklinde konuştu.
Törende takdim konuşmasını gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çalık da konuk katılımcı Prof. Dr. M. Naci Bostancı’ya teşriflerinden dolayı teşekkür ederek, şunları söyledi: “Kıymetli misafirler bugün aramızda Türkiye’nin bilimde ve siyasette önde gelen simalarından birini ağırlıyoruz. Çok kıymetli öğrenci arkadaşlarım, Gümüşhane, kentin havzası insanı ile tabiatı ve tarihi dokusu ile Anadolu’nun kendine has değerli ve özel bir bölgesidir. Gümüşhane Üniversitesi, mutlaka bu özellikler esasında şekillenmektedir. Zihinlerinde henüz ortaya dökülmemiş kayda geçirilmemiş bilgileri taşıyan, bunları üretenlerin ve bu bilgileri öğrenerek yetişenlerin bulunduğu yere 'üniversite' denir. Yetişmek ve ayaklarımız üzerinde durabilmek için mevcut kayıtlı bilgiyi en iyi şekilde öğrenmek demektir. Mevcut kayıtlı bilgiyi zemine, Kelkit havzasının geniş manada Anadolu’yu alarak aşmak ve bu suretle ilimde yeni sözler söylemek mecburiyetindeyiz. 2022-2023 akademik yılının hayır ve bereket ile tamamlanmasını dilerim.”
Gerçekleştirilen konuşmaların ardından Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı “Akademik Çalışma ve Okuryazarlık” konulu açılış dersini verdi. Prof. Dr. Bostancı açılış dersinde şu noktalara dikkat çekti: “Değerli hocam, açılış dersi için Mustafa hocamız ile birlikte beni de davet ettiler. 1980 öncesi Türkiye’si adeta siyah-beyaz bir Türkiye’ydi. Üzerine karanlık çökmüş bir Türkiye’ydi. İnsanlar birbirlerine karşı amansız bir şekilde davranırlardı. Tabi çok zorlu dönemlerdi.
Kıymetli arkadaşlar, Sait Faik Abasıyanık’ı bilirsiniz. Sait Faik’in bir hikayesinde güzel bir bahar günü boğaza bakar. Boğaz İstanbul Boğazı’dır. Muhteşem bir manzara, dalgalar pırıl pırıl, güneş doğmuş, yemyeşil ağaçlar, kuşlar cıvıldıyor. Şöyle gerinerek ‘yaşamak güzel şey’ der. O sırada boğazdan bir tane taka geçer. 'Uğurlar olsun' der, eller sallar. Onlar da 'sağ ol sayın baba' derler. Bütün her şey çok güzel der; ama bütün bunlara anlam kazandıran 'insandır' der. Şu insanlar olmasa buranın ne anlamı var. Bütün iş dönüp dolaşıp insanı bulur.
Oğuz Atay’ın canım insanlar dediği insanlara... Bizim de dahil olduğumuz insanoğlunun yeryüzündeki macerasına kimilerine göre bir milyon yıldır, kimilerine göre bir buçuk milyon yıldır gökyüzünde garip bir şekilde kendi ekseni etrafında dönen, bir yerden bakarsanız nokta kadar, başka bir yerden bakarsanız, kâinat kadar büyük yeryüzüne gelen ve hayatını sürdüren insanlar.
Bizler hayatımız boyunca öğreniriz, ama en mükemmel şekilde hayat hakkında bilgi sahibi olduğumuz an, son anımızdır. Siz ömrünüzün son altı ayında olduğunuzu öğrenseniz ne yaparsınız? Genel olarak cevaplara baktığımızda hemen hiç kimsenin mevcut hayatını sürmediklerini görüyoruz. İnsanlar altı aylık ömürleri kaldığını öğrendiklerinde, bu sefer başka bir hayat sürmek istiyorlar. Kafalarındaki iyi hayat ne ise olmak istedikleri insan ne ise böyle bir hayatı yaşamak istiyorlar. Demek ki mevcut hayatta biraz insanlar için ikinci emre kadar bir hayat olmaktadır. Biz ne kadar başka insanların hayatlarını, fikirlerini öğrenirsek, o ölçüde ancak kendimizi öğrenebiliriz.
Mevlâna da aslında aynısını söyler: ‘Bütün insanları kucaklarsan, bütün insanlara ulaşırsan, onların duyarlılıklarını, maceralarını öğrenebilirsen, onların üzerinden kendini öğrenebilirsin.’ Bu yüzden başka kitaplara, başka eserlere, başka insanlara yöneliriz. Roman, hikâye, müzik ve şiir farkı eşit olan, hayatı akademik olarak anlayamaz. Hepsini açıklamak lazım, hepsi hayatın farklı yönleridir. Bütün diller üzerinden bu hayatın şifresini çözmek en doğrusudur.
Kıymetli arkadaşlarım, Allah yolunuzu açık etsin. Sizinle beraber bu programda bir araya gelmek benim için bir şerefti. Çok teşekkür ediyorum.”
Tören katılımcılara verilen kokteyl ve toplu fotoğraf çekimiyle birlikte sona erdi.
- Gösterim 5906
- Toplam 11