15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü olması dolayısıyla üniversitemizde yapılan “15 Temmuz ve Milli İradenin Şahlanışı” konulu konferans programı sanal ortamda gerçekleştirildi.
Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş’ın konuşmacı olarak katıldığı program, üniversitemiz Uzaktan Eğitim Sistemi üzerinden açılan bir sanal sınıf ile canlı olarak gerçekleştirildi.
Programın açılış konuşmasını yapan Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 4’üncü yıldönümünde, şanlı milletimizin 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nü en kalbi duygularıyla kutladığını dile getirdi. Rektörümüz konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Bugün Türk siyasi tarihinin en hain darbe teşebbüsünün 4’üncü yıldönümünü birlikte yaşıyoruz. Hep birlikte yaşadığımız bu hain kalkışma, milletin manevi değerlerini istismar ederek, insanlık tarihinin görmediği bir terör örgütü yapılanmasıyla 15 Temmuz 2016 tarihinde bütün milletimize yönelik yapılan hain saldırıdır. Söz konusu saldırı, Sayın Cumhurbaşkanımızın milletimizi meydanlara davet etmesiyle insanlık tarihinde emsali görülmemiş bir milli direnişin ortaya çıkmasıyla çok şükür bertaraf edilmiştir. O gece yaşadığımız milli direniş harekâtı aslında 1071 Malazgirt’te, 1453’te İstanbul’da, Çanakkale’de, İstiklal Savaşında bu milletin kazandığı zaferlerin devamıdır. Nihayetinde 15 Temmuz gecesi Türk milli destanının önemli bir parçasını oluşturmuştur. Bizler de Gümüşhane Üniversitesi olarak bir taraftan ilmin ışığında üretmeye devam ederken, diğer taraftan da öğrencilerimizi milli, manevi değerlerine sahip tarihinden haberdar olan gençler olarak toplumumuza kazandırma gayreti içerisindeyiz. Bu hain kalkışma gecesinde Hakkın rahmetine kavuşan şehitlerimizi buradan rahmetle anıyorum. Bu toprakların vatan kılınmasında bugüne kadar canını seve seve feda etmiş bütün şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize de sağlıklı, sıhhatli ve hayırlı uzun ömürler diliyorum. Programımıza katılıp bizleri kırmayan gazeteci-yazar Sayın Ekrem Kızıltaş’a da teşekkür ediyorum.”
Rektörümüzün konuşmasının ardından 15 Temmuz hakkında hazırladığı sunumu aktaran Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş’ın biyografisi okundu. Kızıltaş sunumuna başlamadan önce yaptığı konuşmasında, böylesi önemli bir günde Gümüşhane Üniversitesi’nin etkinliğine katılmaktan dolayı mutluluk duyduğunu ifade etti. Kızıltaş sonrasında düşüncelerini, “15 Temmuz Sayın Rektörümüzün de vurguladığı gibi tarihimizde benzeri görülmeyen bir olaydır. 15 Temmuza milletimizin karşı koyuşu bu sebeple milli iradenin şahlanışı olarak belki de hiç benzeri görülmeyen bir olaydır. Bu da milletimizin daha önce 1960’da, 1971’de, 1980’de 1997’de yaşadığı birtakım olaylardan sonra artık kendi iradesine kasteden birtakım çevrelere müsaade etmemeye kararlı olduğunun göstergesidir” sözleriyle dile getirdi.
Kızıltaş program sırasında yaptığı sunumda ülkemizdeki demokrasi tarihi hakkında bilgiler vererek, “Bilindiği gibi 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet kuruldu ve 1946’ya kadar şartların gereği tek parti ile yönetildik. 1945-1946’da biraz da uluslararası şartların zorlamasıyla mecbur kaldığımız çok partili sistem açık oy gizli tasnif ile ötelendi. 1950 yılında ‘Yeter, söz milletindir’ diyerek iktidara gelen Demokrat Parti değişik bir şekilde Türkiye’de yürümeye başladı. Ama 1950’den en azından 2000’li yıllara kadarki Türkiye’nin hayatına baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin adeta dizlerinin üzerinde tutulduğunu ve ayağa kalkmaya davrandığında ensesine tokat atılarak, tekrar dizleri üzerine çökmeye mecbur bırakıldığını, bu arada bazı durumlarda da yıkılacak gibi gözüktüğünde ensesinden tutularak kaldırıldığını görüyoruz. 2002 sonrası kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan Türkiye, 2010 ve sonrasında birtakım saldırılara maruz kaldı. 2008-2009’un büyük önemi vardır. O da şu ki Türkiye’nin 1984’ten beri başına ciddi şekilde bela olan PKK terör örgütünü bitirmek için devletin dışarından müdahil olanların bu konuyu biraz egzajere ettikleri kanaatiyle kendi halletme kararı alması, bunun için temas görüşmeleri olarak 2008-2009’da birtakım Oslo görüşmeleri yapılmıştı. Ama anlaşıldı ki bu durum uluslararası sistemi rahatsız ettiği için 7 Şubat 2012’de dönemin Başbakanı olan Sayın Cumhurbaşkanımızın hastaneye yattığı düşünülen bir saatte MİT müsteşarı ve bazı görevliler ifadeye çağrıldı. Bu açıktan o dönemde bir darbe girişimi olarak algılandı. Ama esas Gezi olayları ve 17-25 Aralık’taki yargı ve emniyet üzerinden darbe girişimiyle bazı niyetler açıkça belli oldu. Bu arada 6-8 Ekim’de Kobani bahanesiyle yaşanan olaylar ve yine 2014’ün sonuna doğru MİT tırlarına yönelik yaşanan olayları da hep beraber hatırlıyoruz. Burada dikkat çekilen nokta MİT müsteşarı ve bazı görevlilerin ifadeye çağrılması, terör problemini kendi başına çözmeye çalışan Türkiye’nin engellenip mani olması girişimiydi. Yine sonraki süreçte Gezi olayları, Kanal İstanbul, 3’üncü Köprü ve Osman Gazi Köprüsü gibi Türkiye’nin mega projelerinin durdurulması talebi vardı. Ve aynı şekilde 17-25 Aralık Yargı Emniyet üzerinden yapılan darbe teşebbüslerinde bu büyük projelerin müteahhitlerinin ve projelere olur verecek olan bakanların hedef alındığın görülmüştü.
Bilindiği üzere Türkiye’de olup biten birçok şeye dışarıdan karışan çok olur. Burada en önemli ve dikkat çeken olaylardan bir tanesi de Alman Başbakanı Merkel’in İstanbul Havalimanı’nın çevreye ve yeşile zarar vereceği için yapılmaması gerektiğini söylemesidir. Merkel’in bu sözleri de içimizdeki bazı kesimler tarafından sürekli dile getirildi. Fakat Merkel bizlere bunları söylerken, kendi ülkesinde olan Frankfurt Havalimanı için 2018 yılında yapılan çalışmalar esnasında büyük bir ormanın tahrip edilmesinde yok edilmesinde herhangi bir sakınca görmedi. Türkiye bir enerji terminali konumuna geldi. Bu durum bizleri sevindirirken başkalarını da biraz üzdü. Çünkü terminal ülke konumuna gelen Türkiye, bu hatlar üzerinden söz hakkı alma ve yönetim üzerinden biraz ısrarcıydı. Bu enerji terminali hatlarının bir bedeli olduğunu dile getirdi. Burada anlatmaya çalıştığım şey son dönemlerde meydana gelen önemli değişiklikler ve arka planındaki durumlardır. Türkiye’nin Akdeniz’de çok büyük bir kıta sahanlığı bulunmaktadır. Bu kıta sahanlığı içerisinde 3 sismik araştırma gemimiz buralarda petrol ve doğal gaz arama yönünde büyük yol aldı. Tabi bu ilerleme Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi tarafından hoş görülmedi” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin son dönemlerdeki atılımlarını ve yaşanan gelişmelerini de ele alan Kızıltaş, “Türkiye kendi ayakları üzerinde durma ve kendi kararlarını alma gibi ciddi manada gayretlerini sürdürmektedir. Bütün bunların ortaya çıkardığı durumda galiba şudur: Birilerine göre Türkiye şuanda yaptıklarına çok da tahammül edilemeyecek bir ülke konumuna gelmiş gibi. Dolayısıyla son 4-5 senedir 15 Temmuz ile başlayan ekonomi ve benzeri değişik konularda bizlere saldırmaya çalışan birtakım unsurları görüyoruz. Mesela bunlardan en alçağını 2018 Ağustos ayından yaşadık. ABD Başkanı Trump, doğrudan Türkiye’yi hedef alarak birtakım saldırılar başlatmıştı. Türkiye başlangıçta azıcık da sarsılsa da sonradan bu işlerin nasıl olup bittiğini öğrendi. Şuan da dile getirilmese bile Türkiye Hazine Müsteşarlığında oluşturulan bir finans güvenlik ekibiyle Türkiye her türlü finans saldırılarına ciddi şekilde hazırlıklı durumda hatta bazı hallerde özellikle İngiltere üzerinden yapılan finansal saldırıları önceden sezip saldırıya kalkışanları bu niyetlerinde pişman etme durumundadır. Bunun yanı sıra savunma sanayinde aldığımız mesafelerin hepimiz farkındayız. Milli otomobil yapma konusundaki niyetler belli bir aşamaya geldi. Tüm bu yaşanan süreçler, bu ülkenin istediğinde her şeyi yapabiliyor olmasının göstergesidir, mani olunmaması kaydıyla. Çünkü ülkemiz uçak fabrikalarının kapatılması, otomobil girişimlerinin önlendiği ve yerli sanayi girişimlerinin tamamının bir şekilde maalesef engellediği bir ülkeydi. Ama 2003’ten sonra başlayan süreçte bütün bunları yapmayı isteyen herkesi teşvik eden bu ülkenin kendi ayakları üzerinde yürümesini isteyen bir irade ile yolumuza devam ediyoruz. Son olarak ülkemizin geleceği konusunda Cenab-ı Hak hepimize daha güzel görevler ihsan etsin diliyorum” diyerek, konuşmasını sonlandırdı.
Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş’a değerli konuşmalarından dolayı teşekkür eden Rektörümüz, programın kapanış konuşmasında, “Sanal ortamda gerçekleştirdiğimiz 15 Temmuz ve İradenin Şahlanışı konulu konferans, Sayın Ekrem Kızıltaş’ın katılımıyla çok doyurucu bir program oldu. Hocamız bizlere büyük fotoğrafı görebilmemiz için bir değerlendirmede bulundu. 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıklarımızın elbette ki bir müsebbibi vardı. Onun kim olduğunu ve o örgütün hangi safhalardan geçerek, Türkiye’deki hangi kurumlara sızdığını, ülkemiz dışında hangi pazarlıklar içerisinde olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Önemli olan bundan sonra da Türkiye’nin önemli bir güç olması için her ferdimizin üzerine düşeni layıkıyla yapmasıdır. Ben tekrardan bu doyurucu konferans için Sayın Ekrem Kızıltaş’a teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.
Program sonunda 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü olması dolayısıyla üniversitemiz tarafından günün anlam ve önemine yönelik gerçekleştirilen “15 Temmuz ve Milli İrade” konulu deneme yarışmasının kazananlarına tebrik belgeleri sunuldu. Deneme yarışmasında “Bir Hamiyet Destanı 15 Temmuz” adlı eseriyle birinci olan Fatmanur Aksoy, “Hüzünden Düşen Bin Parça” adlı eseriyle ikinci olan Harun Aydın ve “En Yakıştığım Yerdeyim” adlı denemesiyle de üçüncü olan İbrahim Şaşma da konferansa canlı olarak katılarak, duygu ve düşüncelerini dile getirdiler.
Canlı olarak gerçekleştirilen programı üniversitemiz sosyal medya hesaplarından ve aşağıdaki linkten izlemek mümkündür.
- Gösterim 1826
- Toplam 5